19 Temmuz 2015 Pazar
prefabrik ev fiyatları ve islam467
prefabrik ev fiyatları ve islam467 bugü en güzel bilgileri prefabrik ev fiyatları hazırladı ve prefabrik ev fiyatları dediki Para vakıflarından ayrı bir tarz olarak “karz-ı hasen’i bir kurum ha lüştürmek mümkün olabilir; Bunun için kurulan bir kuruma insanların ’lcr için, o sürede kullanmayacakları belli miktar paralannı, feıizsiz öc ak kullandırılmak üzere bu kuruma koyduklarını düşünelim; Bu şekilde m meblağların her daim belli bir nispeti, başvuru sahiplerine, belli bir la yapılıp teminat da alınarak faizsiz kullandırılabilir. Teşbihte hata o’ u bazı âyet ve hadislerde geçen ve belli bir hizmete at bağlama anla n “ribâtu'UhayV'dU benzetmek mümkündür. İlgili âyet ve hadislerde in: ığların ihtiyacı olarak kendi at, silâh ve diğer imkânlarıyla gönüllü ( jt karakollarında askerlik yapmaya çağrılırlar. Geçmişte bu çağrıya uv Ün veya 3 yahut 6 ay gibi bir süreyle “fî-sebîlillah” savunma/cihat 1 > bulunurlar ve bunun için o yerlerde gerekli iş ve eylemler içinde < »öylece onlar boş oldukları bir zaman süresini, kendi malî imkânla ber ederek Allah’ın hoşnutluğunu kazanma uğruna bu şekilde ku ardı. Belki buraya geçici bir süre için sadece atlarını gönderip bağI luyordu.
İnsanlar ve kurumlar hemen kullanmayacakları paralarının belli biı j’l-hayi misali, kurulmasını düşündüğümüz bu kuruma bağlayabil
yibj insanlara, kendi paralarının orada kalış süiTesi kadar bir süı^ ig,| m veya daha fazla aynı şekilde oradan faizsiz borç alma haklan ve ki bunun miktar ve süreleri kurum için heızırlanacak tüzükçe tes türlü bir hak elde etme yoluna gitmeyip sırf karz-ı basende bulut davrananlar da elbet az olmaz ki onların manevî kazançlarının dah cağı /açıktır. Burada iki türlü faydayı hedeflemek de dinen mümkü aynı amelin içinde maddî-mânevî iki türlü fayda temini olacağı, ayetlerinden ve hadislerden açıkça anlaşılmaktadır ki bunlara yeı ğinilmiştir. Biz burada, hacca hem ziyaret hem ticaret için gidik orada oluşacak pcizardan müslümanların İktisadî zenginlik de eld dair âyetleri buna şimdiden bir delil olarak verebiliriz''^.
a. /iffI/i kurumun teşkili: Teşkil için önce inanmış. gü\ rın, para vakıflarından farklı bu şekilde bir vakıf türü için çekir meydana getirmelerine ihtiyaç vardır. Daha sonra bunun tanıtır duyanların buraya yönelmeleri sağlanmalıdır. Burada kurumı ve orada çalışanların ücretlerini karşılamak için kurumdan öd :üz’î bir para alınma ihtiyacı doğar ki bu, faiz olarak görülme lumunda olanlar hariç, kurucuların ve sonra mütevelli heyet u hizmetlerinden dolayı bir ücret almamalarını şahsen önem' aide bu durum, kurumun belli şahısların menfaat kapısı olan ildiği kuşkularına yol açmakta gecikmez ki bunun da kurum radı olacağı açıktır. İşte ''karz-ı hasen'' bu şekilde de kurumla iâttaki 'âmilûn” faslına ve Hz. Ömer (r.)’in de -daha öne ifıyesindeki mütevellisine tanıdığı vakıftan yeme hakkına ki lerin de mâkul bir ücret
Iluıada paıayı kullananla onun sahiplen bu^at bıılMileıini tanımayacakl l'Ai ; I ha'.tMiin İHI şekilde bir kurum olarak vHt^as a v.ıkmavi hav'sivet ve izz< slciin rnhnİMz olmaması açısından olumlu oku Auvak bm* bir kişisel iUs de dalına biı alan bırakmak gerekir. Nitekim bu âv^ene, e,i,deme ve açık ıe, heı ikisini de tasvip edici bir ifade kullanılmıştır l leı şev kurumlaştı isanın insanla bire bir ilişkisi zayıflar veya ortadan kalkama bu takdirde ılar alası ilişkilerin resmîleşmesi gibi çok oIuiumu' bu vluıum ortaya ç s da ıiK’vd.ın verilmemeli, kurumun yanı sıra kişoe! bin' bu vlestek ve il 2 daima canlı tutulmalıdır. Ancak neyi olursa olsun, bu biı kurum dahi' iler ve bu veren eller alanların haysiyet \ e kışılıkleune son derece s< k durumundadırlar ki bu, Kur’an taralından vMtava Kvimıian ve üze a durulan l)ir ahlâk ve bir zorunluluktur'^'. Butun her şevicı kavnak ve î Yaratıcı’nın hoşnutluğu için yola çıkanlar her halde bvuflavı öt ıdurmadan yapamazlar(*).
Giriş: Pcira vakıflarının kendi özel alanı; şahısların vc nakit ve sermaye ihtiyacını karz-i hasen ve fıkhın izin verdiği diQf temindir. Bu arada bir hayır yapmada veya bir vakıf kurmada mali gelenlere de bu vakıfların yardımcı oldukları söylenir. Bu vakıflar iş! ralardan kazandıklarının bir bölümüyle de bayındırlık, eğitim, sağlık jüvence ve yine öteki vakıfların yaptığı gibi diğer tüm hayır hizmet aaliyet alanına dahil etmi§lerdir^^ Bu bölümün konuları a<;ısınf!a »urada bizi ilgilendiren vakıf türü sadece Para vakıfları olduğu ıgr gili diğer konuları önceki bölümde ele almış olduk.
Piara vakıfları, güncelleştirilerek yeniden devreye sokulabilir mizde bize ışık tutacak nice kurumlanmız vardır.
A- PARA VAKIFLARINN TARİHÇESİ Ve CEVA HARKINDAKİ TARTIŞMALAR
a. Giriş Ve taşmn mallardan vakıf yapılması tartış
Vakıflann insan ve toplum ihtiyaçlarına yönelik çok çeşitli al klerini artık biliyoruz. Kur'an'da yer alan yardımlaşma ii amberdin bu alandaki öğretilerinin^^ en geniş biçimde vc ş olduğunu da yine biliyoruz.derAi hakk Oıuanan silâh ve atı -ki mesela Hâlid h. Velid'in at ve- kılu.ırıi vakaf y; >amber (s.a) tarafından dile getirilmiştir ve
olduğunu kaydeder. Ancak Şâfit; Aynı (aslı) bakı kalmak şartıyla kg, faı^dalanmanın mümkün olduğu her malı vakfa da uygun görür ki biz izafeten Merginânî’de de görürüz^'^. Ebussuûd burada itiraz edenlere bekası aı^nmm bekası hükmündedir", ilkesiyle cevap vermektedir; Pq, rildiğinde ödeme bizzat o alınanı vermekle değil onun gibisiyle olur, şu da söylenebilir; Bir tohumluk nesne çiftçilere borç verilmesi için o, na vakıf yapılabilir. Çiftçi hasat mevsiminde aynı nevi ve miktar tohı iade eder. Onun iade ettiği, para misalinde olduğu gibi, o tohumun dişi değil fakat mislidir ve bu yolla da beka gerçekleşebilir. Nitekim jakıüa ilgili risalesinde, İmam Züfer 'm yoksullara borç verilmesi içi juğdayın vakfedilebileceği, yönünde bir görüşüne de yer vermiştir^ )u tartışma ve değerlendirmeler içinde paraları da menkul/taşınır nünde görerek onların da bu çerçevede vakıf olacağına hüküm çı ), ilgili tartışmaları da değerlendirerek menkullerin her hangi bir as an kendi başlanna da vakıf yapılabileceği yönündeki görüşleri e para vakıflarının bizzat uygulaması içindedir. Mâlikîler “ebedî/ alın belli bir süre için de vakıf yapılmasını caiz gördüklerinden 1: da menkullerin vakfı da bir engel çıkarmaz^^. Bir de burada ç )i eşyaların o asılla birlikte vakıf olacağı yönünde daha yaygır ^ söylenebilir. Burada “Bizzat tecviz edilmeden bir şey bitte rak) tecviz edilebilir”, kaidesi devreye sokulmuştur. Buna göı : olmayan bir mal; bir menkul nesne, vakfı caiz olana tabi ok . Vakıf bir mülke ve araziye tabi eşyalar da onlarla birlikte vaV i onlara vakıf yapılabilir. Hatta kaynağına ve arklara tabi edilebilirler^^.
İmam Buharı kitabına, ünlü hadisçi ve fakıh Zührî (ö.l2^ jüne dayanarak, altın ve gümüş paraların vakfını caiz g ymuştur ki bu, nazariyede para vakfının ilk gündeme gc ’ye göre; Bir adam 1000 dinar parasını vakıf yapıp kârın İması için onu ticarette çalıştırsın diife bu işten anlaj^an
i/c/ı yapan o uakıj pauutm h» un inJt iı fuvvioluMamoz. Buharî burad
in, harp silah vo nu\l/umt-U \i v>- tirati sv-iuauvo vu eşya niteliğindeki ne; n vakfından da sö/ u(U-ı t inKlun soma hanofilevden İmam Zü/er (ö.lE n mezhepte nıenkulUMin valdı taılı-jila dvıısun. belki de henüz öteki mc rin gündeminde olmadan \iaia vaktim gundenAO getirip onu caiz görür
Yukarıdaki bilgilere ıkıvamlmak İslam hukukunda para vakfına ilişkin t arın çok erken donemde ba-^kıdıgı sdvlenebiUv, Ancak müessse ola ı çıkışları her halde (>smmı/ı/a( dadu VakıHarın hemen bütün çeşitler 1 çıktığı bu dönenuk- I htısstuhi I l<-ndi /anranında bu tartışmalar bir nir. Para vakıflarının lıkhi nu-şuıivetine fetva veren ve onu tam anlarr î geçiren Ebussuûd ve onu ılesteklevenleı ile devlet yönetimi dışında l ona karşı çıkan İmom Bifjjiei ve vine o dönemde Şeyhulislamlık’tan askerlik gibi devletin i'iı oıuk’ bu nvıkamında bulunan Çiuizâde (ö.' yine sivil-resmı daha ba/ıknı bu tai tışmanın tarafları olmuşlardır^®. ' :e gördüğümüz gibi tkıha ilk dönemlerde Zührı ve ondan sonra da I buna cevaz vcrmişlertli.
^önetim içinde bulunanlar, istisnaları olsa da. elbet hayatî zaruretle yi görürler yahut öyle olniiihdır, N'önetim dışındakiler de. eğer beUl b < veya saplantıları yoksa, ktiuviatlan doğnılusunda sırf hukuktan yan iş olabilirler. Bazen iktidar hırsıyla hukuki mihverden çıkan yöneticil ırı, olması gereken fıkhî/îuıkuki yörüngeye oturtmak dışandaVülere (
artışmalar bir yana Osmanhlar döneminde daha Kanunî devrim hayrete düşürecek sayıda para vakıfları ortaya çıkmıştır \d, bu 1 kuranları ve kuruldukları verleri dahi bilebilmekteyiz. Kanunî d< ece İstonbul/Üsküdar yalpısında -ki o zaman için küçük bir yerleşi kurulan bu vakıfların teshil edilen sayısı 150 olduğuna göre bu ında ne kadar olacağı ortadadır '. 18 asır Bursa sında ise 1563 \ söz
Vakıf paranın karz-ı hasen olarak verilmesi : Buharî’deki misal vakıf halim? getirilen bir paranın, kendisi işletilip kân yoksullar /kınım gibi doâr\ıdan vakıf paranın kendisi de karşılıksız olarak \h rine belli süreler için kıx?di olcuak da kullandırılabilir. Eğer vakıfnâr 'kotv.-ı hasen’' olarak kullandırılacağı, kaydı konulmuşsa para bu 'erilir. Bu durumda, vakıf paradan yararlanan kişi vakfa sadece bc »ğı öder ki para vakıflarında bu tür borç işlemlerinin de olduğu si
a. Vakfın ortaklık kurması Ve rıbh adıyla aldığı pa
F^ra vakfı, işten anlayan biriyle ''mudorabe : sermaye-eme den bir ortaklık kurabilir ki bu, İmam Züfer 'm açıklamcisında ^ la vakıf, sermayeyi, işi ise öteki ortak üstlenir ki biz onu Peyg Hatice (r.) arasındaki ortaklıktan da tanırız^. Bundan elde e eflerine harcanır.
Bidâ 'a usûlü: İmam Züfer buna da yer vermiştir. Bunda t yı kendi sermayesi ile birlikte kullanır ve ona isabet eden kâı r şey almaksızın, ana parayla birlikte vakfa öder ki bunun d öylenir. Vakıf, kendisine vakfedilen menkul mallan saüp la bu şekilde kullandırabilmektedir. Burada bizi daha çok, fe bidâ 'a usullerine ne kadar yer verildiği değil onun na çıkmış olması ilgilendirmektedir^'^. Bidâ 'ada parayı kull :ı; vakfa yardımcı olmanın yanı sıra bu ek paranın da yaı ?r yapması ve böylece kendi sermayesine düşen kâr nis 1, yararlanmak bakımından ortaklık gibidir. Çünkü orta liğer ortağın sermayedeki hissesinden de yararlanmış o î sanatkârlar, onlara kalkınma kredisi veren banka ve l
nlilıu t'ilnOf» Vfidinl ııavaclan aldığı ve sözlük anlamı kâr olan “ribh” kola (niiMi hlı luiı payımı mı yoksa ribâ/faiz mi olduğu üzerinde günümüzde nlnı vnnlıı Hu lııdü kâr veya kâr payına konu olan işlemlere de yine aynı nalun "mniahtıhn" denilir ki bu tabir günümüzde taizsiz kuruluşlarda t- v'.idell nalım işlemleri için de kullanılır. Para vakıflarında faiz gelirinin, il ka.Miıç olmayıp Vakıfça hayra harcanacağı gerekçesiyle OsmanlIlar de •manın ona i/in vr’idiği de bu iddialar arasındadır. Yine burada faiz tara ıınanlardan ba/ılıirı bunu faizin genel meşruiyeti için de bir delil olara la eğilimi içinde bulunurlar. Riba ile/aiz ayırımı da günümüzde yine b şınalai İçinde de kendini gösterir.
1 tıirlışmalaı içinde dikkat çeken bir husus da faiz tarafına meyledenler î likıhçı olmadıkları ve önemli bir kısmının da ilahiyatçı olmadığıdır. I madan ve tarihî anlayışa da zıt hüküm koyma genişliği günümüzde İsla inin diğer yerlerinde de kendini göstermektedir. Bu durum ister istenr de sö/.ü edilen ıstılah ve kavramların yeterince kavranıp kavranmak ihî hassasiyet eksikliği bulunup bulunmadığı gibi düşünceleri akla geti arda zaman zaman görülebilecek usul dışına çıkmalar; ribahorluk/ ( de ne fıkhî hüküm ne de fetva yahut kanun gereği olurlar. Burada aı ■ın daha da derinleştirilmesine ihtiyaç olduğu söylenebilir^. Vakıflar hüküm verildiğini kabul etsek bile günümüzde bunu genelleştirip a taşımak nasıl olur? Onun cevazını, böyle tartışmalı ve de görün bile, bey 'u’l-îne de olduğu gibi, bazı yönleri itibariyle riba ile ilgili ı ıdise ait) ve de fıkhı hükmün ruhuna ters düşen işlemlere dayandım ığlıklı olur? Fıkıh özden ve yasağın ruhundan yola çıkmak zorundc
'a vakıfları için dahi olsa fıkıhta; fetva olsun yahut ilişkin kanun doğrudan riba/faize yer veren bir ifade bulmak mümkün olmaz. E unca burada '‘ribh: kâr" kavramının doğrudan veya açıkça faiz ası bir temele dayanmamış olur. Ö. Bilmen kitabında vakıf söz k ına nema ve faiz gibi anlamlar vermişse de onun yine burada; '^m malını veli, veya mütevelli, bir kimseye ribhsiz borç verem ;e haramdırdiyerek onun farklı bir şey oluğunu anlatmış olu
artışmalar ve yanlış anlama ithamlan için bak. Murat Çizakça (ortak), Risk Sermcufe müzakeresi), 70-71; İsmail Kurt, Füra Vakıfları (Ortak: i
kazancı anlatmak ister. Pöra vakıflarının temeu ,un
vakıf paranın ticarî gelirinden ve bu gelirin yoksullara harcanmasın lir. OsmanlI dönemindeki ribh/kâr nisbetini mesela 10 a 11,5 hesa Ünde bu muameleyi düzenleyen kanunlar daha çok Bey 'u/-îne fıkhın ruhuna aykırı buluyorum- hemen geri alımlı satıştaki fiat fa husustur. Bu şekliyle o, doğrudan riba nispetini düzenleme olarak Mudorabe ortaklığında da elbet kârın belli nispetlerde paylaşın olacaktır. Özel kcizanç olmayıp kurumun devamı ve gelirin de h harcanması gerekçe gösterilerek burada riba alınıyorsa elbet mü na bu tasvip edilemez. Bu nbh kavramı elbet bundan sonraki sözkonusu olacaktır.
b. Bazı altş-veriş şekilleri:
b l^cy bi l isiiiilâl: Bunun diğer adı bey' bi’l-icâre’dir ki bu; kirala 3 yapılan bil satış sözk'şmesidir. ‘'İstiğlâl” aslında kâr ve gelir için zir. 2 işlufmeeilik v.apnıak dı-mektir. Bunun bey' bi’I-uefa dan farkı sözleı ayrıca kııaKama işleminin de bulunmasıdır. Sermayeye ihtiyacı olan a veya tarlasını bev’ bi’bvefâda olduğu gibi karşı tarafa satar ve bu in kiracısı olarak, oıucıfen belirlenmiş kira bedeliyle o yerde çalışn eder. Süre sonunda tla malını, sattığı fiattan olmalı, geri alır. Ehusı nin feh’alannıla görülen bu işlem tarzının, öncesinde bilinmediği ani \nadalu'mm bazı verlerindc bu tür işlemler için ‘‘para faizsiz tarla icc ortaya çıkmıştır ki bu. dükkân vs. yerlerin bu tür satış ve kiralanma! t kullanılmış olur. Nitekim bu yönde “akçe faidesiz (rıbasız) menzil ’* devişi dı’ \ ai\lir ki aslında bu deyişler bey’ bilvefaya daha uygunc
Genel dt'ğerlemiinne: Faizli işlemlerde bulunanlar vakıf gibi (tüzel kişi) olsalar bile bu, riba/fâizin haramlığını ortadan kald Dinde fıaksı/ k*tzançla infak ve hayırda bulunmaya izin verilrm hayır anatk meşrü ve hayır olanla sağlanır^”. Geliri hayra hart iri meşrûluğ.ı izin verilmesi fıkhî/hukukî hükmün genel hikmetine ımaç havil ols.^ da tür yasağın ve fıkhî tabirle bir haramın çiğnt neden insıinlann ona ünsiyet peyda etmelerine yol açar ve artık
»ı«. A. Baıüakoğlu, "Bey'”, DİA, VI, 19; Abdul.uM
Vakjfiâ dLevamlıhk en önde gt»lcn ilkedir, tsunun sagiarûn de. lomulacak bc>yle vakıfların işleme esasları uzmanleırca tes uzmanlann, (»izden, faiz şüphesinden ve sadece görünüş ol uygunhjktan uzak yeni usul ve işletme tarzlan geliştireceğindi Ona meşru ve de ebedilik kazandıracak gelir yol ve işlemler fikJe de para vakfını devam ettirmek mümkün olmaz. İyilik zeıman böyle bir kurumu harekete geçirebilirler.prefabrik ev fiyatları yazdı..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder