19 Temmuz 2015 Pazar

prefabrik ev fiyatları ve islam33

 prefabrik ev fiyatları


prefabrik ev fiyatları ve islam33 sizlere bugün yazıları  yazan prefabrik ev fiyatları diyorki  onu satın almayı vadelmiı^tir. Bunlara elbet gelişmelere veya \z^ vlaba venikn ini eklemek mümkün olur. Bu çerçevede onlar sarf lemlevi yapabilirler, şirketler kısmında görüleceği üzere aslı mud nan "Oiri^imcUik (: risk) sermaı^esi ortaklığr oluşturabilir vs. Bij işlemlerle sermaye teminiyle birlikte karşılıklı kâr sağlama varc de olsa doğrudan “karz^ı basen”e yönelik -nazariyede bile olse kullandırılması olu|i olmadığını bilemiyorum.
Bu işlemlerin önemli bir kısmı, gelir ve kârı şahsî olmayı sinde kalsa bile Para Vakıfları için de söz konusudur. Her iki ta ^''aman veya belli bir işlem çeşidinde faiz yönü itibariyle en azıı dışına çıkmalar söz konusu olabilir. Riba/faize seçenek olarak ( gibi kurumların ona bulaşmasının fetva vicdanlarını rahatsız Faiz yasi^ğının özüyle bağdaşmayan göstermelik şeklî yollar dev sa bu. uzun vâdede ilgili kurumlan gözden düşürür. Murabah nemsel olarak alınacak bedel faiz nisbetinde veya onu aşan bir bu da onları ortaya çıkış gâyeleri açısından, en azından zihin lale getirir. Bu kuruluşlar kendilerinden önce, faizden uzak eşbbüslcri büyütme yolunu seçmelidirler. Müteşebbisler için aha iyi bir imkân olma özelliği kaybedilmemeli ve diğer deyi olma ruhuyla ters düşülmemelidir. Bu kuruluşların oluşturdu üşarekelerde de yine bu ruh hakim olmalıdır. Yabancılar bu ndilerininkinden bir farkı olmadığı kanaatine varırlarsa onl •rinde böylesi bölümler veya müstakil bir kuruluş açmaya İm yönelmişlerdir de. Konumuz itibariyle söylersek bizi i in kurduğu değil, fıkha uygunluğudur. Eğer faizli kredi fai2 za geliyorsa burada faiz yasağının hikmetlerini insanlara olmaz. Söz konusu bu kuruluşlar iktisadî-malî hayata, keı ultusunda daima yeni usuller de bularak, katkıda bulun
Cehbezliğin aslı sarraflığa dayanır. Ahhasileı devrinde serbe çalışan cehbezler sarraflık işlerine ek olarak, kendilerine emane fduatı muhafaza ve idare de ediyorlardı, Onlaı ayrıca bir yerden (; sakk) ile para gönderiyorlardı. Cehhe/.lcr bu tür para havale' doğrudan takas işlerine de aracılık yaparlardı. Değişik ülke ve yet gösteren cehbezler, aralarındaki anlaşma gereği bu yönde l iilcisi durumundaydılar. Onların bu işlemler i(;in tanzim ettikleri elgelere “sü/tece” denilmekteydi. Buna göre tüccar, yanında pe |i ülke veya şehirdeki karşı cehbezden, bulunduğu yerdeki cehb( ğu para karşılığını tahsil ederdi. Tüccarlar aralarındaki mal ta akilde gerçekleştirirlerdi. Onlar kendi mallarını götürmeden mı ısu malı birbirlerinin ülke veya şehirlerine gidip teslim alır ve sc iği bir pazara götürüp sunardı. Bu şekilde mallar yerine tücce miş oluyorlardı. Bu takas işlerine aracılıktan onların belli bir ü( mektedir. Onların doğrudan çeklerden kazançlarına gelince 1 :endisine yatırılan parayı bir müddet kullanma şansını elde e lişte fakıhler bu işlemler ve onlardan elde edilen malî menf ıdan hükmünü tartışa dursunlar bu havale ve süftece işlemlı nra Selçuklular’âa^^ çok yaygın hale gelmiş bulunmaktaydı.
, akdin aslında şart koşulması veya örf haline gelmiş bulunm< rama yakın mekruh görmelerine karşılık Mâliki ve Şâfiîler onı nde düşündüler. Ancak Mâlikîler parayı koruyup emniyet < !ti olduğunda buna ruhsat verdiler. Onlardan sonra Hanbelî 3rüş bunun meşru olduğudur; İbn Kudâme, İbn Teymiyye v )ziyye\ tek taraflı olmayıp gerek cehbez ve gerek tüccar her ı menfaati bulunduğu gerekçesinden yola çıkarak bunu fıkl rdir. Bilindiği gibi akitlerde, taraflardan birine fazladan bir jartı, Peygamber (s.aj’in ilgili hadisleri çerçevesinde fıkıh lektedir^. Cehbezlerin aracılık yaparak bundan bir ücret alr lanın dışında bir şeydir.
«Jhlı pfimyı bulunca onu kullanmak isteyecektir. Sa b. /kJi'ılnt (j ) hem bir ticaret ehli ve hem de bir şahabı ola bil Mş(d(ı /tu/iıiM’nin kaydettiği habere göre insanlar paralarn ona bnnKmak bteıierdi de o, ticarî işlerinde kullanmak istedi bu paminım lu'iutisine emanet değil de ödünç verilmesini isten ^ uc\it'a} olan nesne fıkha göre ancak korunur o kullanılamaz miada Aihev», sahiplerinin aleyhine olarak emaneti kaybetr lilc geliıinli kİ bu onun yüksek ahlâkını rahatsız ederdi. Biline ında "i'r't/kı r‘nn1net nesne’' kasıt ve kusur olmadan zayi ok lin gen’kmt*.d<t'n ödüne un her hâl-ü kârda ödenmesi gerel arî menfaat sağlama arzusunun ötesinde ayrıca veballi bir cmediği de oı kuladır. Burada BuhârVde anlatıldığına göre iğinde hu şt*kilde kendisine bırakılmış milyonlarca dirhem \ üzerinde ödünç; bulunmaktaydı ki hepsi de oğlu Abdullaf asından bu alaraklılara ödendiler. O günki İslam coğrafy I alacaklılaı bulunduğundan bu borç tasfiyesi için Abdull n etmiş ve o bundan önce mîras taksimine gitmemişti. Gc rinden anlaşıldığına göre Zübeyr ticaretten elde ettiği kaz tutmayıp daha çok arazi ve emlâke yatırıyordu. Nitekin îrın satılması yoluna gidilmek mecburiyetinde kalınmı: ünç bırakanlar, faiz alamayacaklarına göre onların, pa nda, bundan ne gibi bir menfaat sağladıklarını bilen n ‘da istenildiği üzere^^^ onlara bir borçlalacak senedi \ Bunu, İslâm muhitinde bir tüccarın ilk tanzim ettiği s rine doğru giden bir adım olarak düşünmek ne de m. Ancak bildiğimiz bir şey varsa o da burada Buhc , Zübe^rin Medine, Basra, Küfe ve Mısır gibi yerlere
bulunmaktadır. Bu hadis şârihleri ve aynı zamanda fakıh olan zevatın alarmdan anlaşılan o ki Hz. Zübeyr bu areıda halkın isie)^ dogruku rdan emanet de kabul ederdi^.
Hanefîlerin ünlü hukukçusu Serahsî (ö,483 h)’nin verdi® bfl®İerd »yr (yukarda adı geçen Zübeyr’in oğlu Abdulîahj'm de babası ^ e meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Bu Abdullah ve gene SerahsTnn rtiği İbn Abbâs (r.a) bunlar; kendilerine Basra ve Kufe'de ödenmel ce’de tüccardan para alır ve karşılığında onlara yazılı beliler tanziı Hatta orada onlara ödeme, anlaşmada şart olmamakla beraber, bi çtiği üzere “borcu en güzel ödeme"^ esasından da harekede daha üzerinden yapılırdı. Borçlunun kendiliğinden bir davranışı de^ le böyle bir şarta bağlanırsa burada da belirtildiği üzere fıkıh bun iz şartı olacağı için izin vermeyecektir. Burada, o dönem h« İmasa da, İbn Zübeyr ve İbn Abbâs’ın yaptıklan muamelenin biz : faaliyeti olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Serahsî bu bilileri ı tanlarda -ki bu kendi zamanıdır- insanların ödünç işlemlerinde \ ce” senetlerine de yer verir. O burada, yukandaki esa^ar dahifirK e, anlaşma şart -ve hatta yerleşmiş bir örfün gereği de- cdmadan teki bir karşılığı ile ödeme yapılabilece®ni de s^ler.
Bu yukandaki bilgilere dayanarak biz adlan geçen bu sahe Medine ve diğer adlan geçen şehirlerde kendilerine ait kuruluşl ğunu rahadıkİa söyleyebiliriz. Bu bize aynı zamanda sahabeder geniş bir coğrafyada ticaret, sarraflık ve hatta cehbezlik faaliye olduğunu gösterir Biz burada daha sonraki zamanleırda îslâı ülkeleri, Endonezya adalcin ile gene Afrika'nın iç bölgel cariar vasıtasıyla yayılmış olduğunu ve çok geniş hcilk kitlelerin tûmanlziştığını s^lcmeden geçemeyeceğiz. Bu müslüman tâc tophımian elbet üstün ahlâk ve kişilikleriyle ve de İslamdaki. o varlığı etçık-seçik Tek Yûce'ye bağlaycin o sâde ve sâde oldu şeyi izah edip kuşatan o tevhid inancıyla etkilediler. Şüphesiz ( değiştirtmek için iktisadı güçlerini sefedet ve fukaralığın üstünd küBanma gibi gayri ahlâkî ve gayri inscinî bir yola sapmış olaırr işlerinde ve işleri dışında İslâmî ve onun o yüksek cihlâkını ^ >ft>et en etkin bir tebliğ olmuştur. Herhcilde günümüz tüccar Hıradan çıkaracakları dersler olmeüıdır.
d.Emevî Ve Abbasîler'de cehbezlik ve dîvanı:
AbbastJer döneminde büyük cehbezler daha çok gayri dan çıkmıştır. Müslüman cehbezler ise ikinci sırada geliy( ıbezierden borç para aldıkları olurdu. Daha sonra devlet c itemediği zamanlarda onlardan borç almaya başlamıştı, îk olmasına rağmen gayri müslim cehbezlerin bu yasağ ümekîedir.
CehbezDivanı'na gelince bu, merkez bankcilannın ilk ( devletie özel şahıslar arasındaki_biror^
Ördürmüş ancak devletin cehbezlerle ilişkisi hep devam etmişlir^” l'.ura/ln «o ıdla anılan ve hazine işlemleriyle para piyasalarını; altın ve gümüş gıhı mf*'h iaraların mağşuş (başka mâdenler karıştırılmış) olup olmadıkları!k /e ngırltk nı denetleyen ve bu konularda halka yardımcı olan Beytülmale bağlı mali airenin bulunduğunu da belirtmeliyiz''^. Emeuîler zamanında halkıit bu imlerini yapan söz konusu bu uzman cehbezlerin onlardan belli bir iıcrei (İti Idıklan ve daha sonra II. Ömer tarafından bunun yasaklandığı goriılu/‘'
Bankacılık işlemlerinin cehbezlik işlemlerinden kaynaklandığı ve bu t rin Bağ’ya onlardan yayıldığı söylenir''''. Eğer karşılıklı çıkar ilişkileri w i<jl' lasları Fıkha uygun kurulmazsa cehbezlik, günümüzün
Devletin zekât dışı umumi hazine gelirleri, uygulamada fazla gö , ilk dönemler için bugünkü anlamda bir kredi kaynağı olmuştur. T( layici, hizmet ve mal üretimi için bu kaynağa müracaat edebilirlere lelde toplumsal güvenliği temin maksadına yönelik bir gelirdir. Zekât lyaçları giderme ve kişileri yahut toplumu zor durumlardan kurtaı /edir. Kur’an’da Haşr sûresinde sözü edilen ve amme menfaatla iması istenen zekât dışı devlet gelirlerinin genel adı olan “fey”’de is ir herkesin hakkı bulunmaktadır. Bu hukuk gereğidir ki Devlet ha adan karşılandığı gibi tüccara da buradan kredi tahsisleri yapıldığı
Cehbezler ve cehbez dîvanı için bak. es-Sâbî, el-Vuzerâ, 90-93 (Kahire 1958); tbı (Beyrut ty); ed-Dûrî, Tarihu’l-Iırak’ıl-Iktisâdî, 162-173 (Bağdat 1948)
Cehbezler, onların işlemleri ve cehbez divanı konusunda geniş bilgi için bak, C Yeni ^^İA 999 Mctanluıll
£>ev1et bütçe gelirleri hukukî açıdan kredi vermeğe müsai men‘*"^ biz Hx. Pe^^gamber (s.a) zamanında böyle bir uygulc mıyoRiz. O dönemde devletin âcil ihtiyaçları buna imkân vern Biz tüccann da Pieı;gamber’den böyle bir talepte bulunduğuı Bununla beraber bir istisna olarak Resûlüllah tarafından Mu 'â onun bir ne\d genel vâli konumunda bulunduğu Yemen eyâk bir miktar nakit çekip bununla ticaret yapmasına izin verildiği Mu 'âz cömert tabiatı yüzünden daha önce Hayber’deki göre etmiş olduğundan bu izin ona sadece eski durumuna kavuşn olmalıdır. İbn Hâcer (Ö.852 h) el-MatöIib adlı eserinde onun i Hazîne malı) ile ilk ticaret ı^apan kişi” tanımlamasını yapar. Bı yazdıklanna göne Hz. Ömer, Ebû Bekir (r.a)’in hailîfeliği sıre /etecek kısmı haıiç Mu 'dz’ın bu ticaretten elde ettiğini hazine li ister ve fcikat Ebû Bekir, Peygamber’den görev ve tâlima ;in buna yanaşmaz. Duruma muttali olan bu vâli görevi bıral ile getirerek, deve kırbacına varıncaya kadar bütün mal ve Medine'de halîfeye takdim eder. Ebû Bekir devletin bir hediy ndisine iade ettiğinde Ömer Mu'âz’a; İşte şimdi bunlar sor r. Daha sonra Mu 'âz Ömer’i, bu tutumunda haklı görmüşt ygamber'in Mu "âz için açıkça böyle bir izninden bahsedi oir izin, hâdisenin kendisinden ortaya çıkabilmektedir. Ö süsnasız olması gerekeni esas almıştır. Nitekim onun döm birinin görevleri dışında bir iş yapmalarına müsaade edil esi Ömer b. Abdülazîz'in: görevleri içinde Devlet başkanı ımayacakJarı yönündeki görüşü de"^ I. Ömer’in bu gön aklanmış olmalıdır
1- Zarurî ihtiyaçlaııuı leuılıı elmek duııımuııd.a olanlar Hazinecimi Drlar ve bunu vadeniude blllıannu mua'jlaiıudîîn t|erl orlUyorlardı ki, er’in de bundan yaıailaiıdiüi .ılunlu" < imn'iıı bu ^ekikU', yukard 5ımiz yaklaijinıı selu'blyle II» ud Imnil çekmayeı eğl açıktır [:hü 'Ul iettiği bir habeu- bakılıma, velal edip ık' buu un mitasından ödenti bir endişesi 0/ner'ı luvlııeıUMi buu, alnın konıiMinda tedirgin etil /üzden o bir seleiinde ve belki de lllv /munnlnıında olacak, hazin^ i hayatta biU* akudO'i'i baılıdnunblks eıîini ilııyitııdugiı dostu Abduj lu/(r.a)’dan 400 illi beni biı boiç kdenık^lk '
2- Aslî ihtiyaçla! için ndılnç pnı.n veıııu’lden ölnye halife Ömer N î krediler verdi ve, iş blı lamllnn, ^eınınye fU^er taraftan olW| arla Hazine atasında 01 (aklık,İm kııuln ve bu yoldan elde edilej
Hazîne ile onlar arasında bölüştürdü ki bu türlü orlnklıKInTâli^îı^^ 'Mudörebe ortaklığı” denildiğini biliyoruz. Belli iş veyn ^
ana para yani hazine kredisi geri çekilmekteydi ki lıiz (Jtuc-t ,lı. ,, bazı misallerini görebiliyoruz. Tüccara verilen bu tür krer lıİL-ri,, m. oğulları ile ilgili bir hâdiseyle başladığı söylenebilir. İmanı Mnlıl^ ı uzun uzadıya yer verdiği ve kitabında mudârabe orinkİKHı rttılr "‘kırâcT adıyla açtığı bölüme kaydettiği hâdise şöyle gelişmlşHı / j oğullarından Abdullah ve Ubei/düllah (r.a) harpte Irak < epİK*î,)ı„jı lardı, onlar katıldıkları harp bitince Basra vâlisi olan I hîı Mumt uğrayıp ondan yardım istediler. O da yadım yerine onl.ıra, f lal,j lecek olan hazîne parasını kendilerine borç uerehllcf rğinl, hanı Medine'de satarak para kazanabileceklerini ve asıl hamı da nu-, teslim edebilecekleri, teklifinde bulundu. Böylece para d.ı bu jönderilmiş olacaktı. Medine’de hazîne parasını ödeme sıraMud, enen Ömer, Bütün askerlerin aynı imkândan faydalanmafiıkl.H u ticaretten elde edilen tüm kâra da hazîne adına el koynuık ı ı a siyasî olmaktan çok hukukî bir tartışma başladı. Karşı ıridı,, / 7tta ana paradan zarar edilse\;di bile gene de Hâzineden a >rcu ödemekle mükellef olacaklarına göre bu kârın da saden , nası gerektiğini, savunuyordu. Neticede halîfenin meclisinde mape bir taraftan, i§ ve emek diğer taraftan olan ortaklık m fmesi, teklifinde bulununca Ömer’ce bu benimsendi ve o, î kârın da yansını hazîneye mâletti^.
Hazîneden kredi vermek âdet haline getirilmiş olmalı ki, tarafından boşanmış olan Hind (r.) Şam'da vali olan oğlu F jiderken, bu vesileyle oradan ticarî emtia alıp Medine de eden gerekli kredi temini için halîfe Ömer e baş vurmuş v 4.000 dirhemlik bir kredi verilmiştF^ Ubuile vilayetinde in, suçluyu merkeze celbedip cezasız bırakmakta gecikm îyı^ bu tür kredilerin sâdece merkezde deoil vilayet hc
FAIZSİ2 SERMAYE VEREN KURUMIJ\RIN ORTAYA ÇIKIŞLARI
c.Çiftçilere zirâi kredi ve yardımlar:
Hz. Ömer zamanında Arabistan yarımadası bölgesinde ortaya çı büyük kıtlık yılında biz Ömer’in bu bölgede köylüye develer dağıtıp bun kesilme yasağı koyduğunu görürüz^^. Bu develerin zekâttan olma ihtimali t yüksektir. Onun burada koyduğu bu kesim yasağı ile, çok yönlü bir ün hedeflediği açıktır.
Hz. Ömer’in başlattığı uygulama, ondan sonra Emeuî ve Abbâsî/cr'c devam etmiştir. Halife Ömer b. Abdulazîz (98-101 h), hatta gayri müsliı bile; (onlardan çiftçilere ve muhtemelen esnaf ve sanatkârlara) bir-iki ser reyle güçlendirme kredisi verirken^* zulmüyle şöhret bulmuş Irak valisi H da, çiftçilere kredi olarak hem para vermiş ve hem de çift sürmeleri için hi dağıtmıştır. Abbâsîler döneminde Mu tadid (892-902 m) ve Muktedir (90 n) zamanlarında çiftçilere tohumluk ve öküz satın almaları için Hazınedcr /erildiğini biliyoruz^^.
Burada dikkati çeken husus, İslam fıkhının, ribayı yasaklarken kr» lusunu da sâdece şahısların gönlüne ve özel teşebbüsün insafına bırak iazînenin bu konuda kapısını açmış olmasıdır. Bu hukuk geçmişte ' e uygulamaya konulamamış olabilir. Burada önemli olan bu alanda nkânın bulunmasıdır. Hazînenin kredi verebilmesinin yanı sıra, şah zel kuruluşlar da, daha önce gördüğümüz gibi “karz-ı basen” ile ilgil 2 gene aynı şekilde; “hayırlarda yarışmız”^^ anlamında olan diğer lizsiz kredi ve ödünç vermeğe teşvik ve davet edilmişlerdir. Öte yand tiyaçlarından dolayı ihtiyaç içine düşenler, Zekât kurumundan karş rlandırıldılar ki bunun da çalıştırılması mecburî bir kurum olduğun >phe yoktur.
Burada son olarak şunu da belirtmeliyiz ki, gerek kişilerden lünçler ve gerek devlet kredileri olsun bunlar vâdelerinde geri öden ıların teminat altına alınmaları şarttır ve bir zarurettir ki Kur’ân-ı K un âyeti bu teminattan bahseder. Söz konusu âyet: “Ey inananlc
İbn Şebbe, Târîhu’l-Medîne, II, 736 vd,
iu_ AL JM,moun.t 1984); Bu tür kredilerin çiftçiler için de verildiği k
Borç1<redi almaya fertler veya onların meydana getirdi yaç duyabileceği gibi devlet de ihtiyaç duyabilir. Olağanüstü d ihtiyaçlarını ek vergilere (: neuâib/neuâzil’e) beışvur2irak kaı dışında devletin de belli sürelerde borç bulma ihtiyaa ortaya »/acını ya iç borçlanma veya dış borçlanma yoluyla karşılar. D olduğunda krediyi veren, bir devlet olabileceği gibi o, devietir »iri veya oradaki özel bir kuruluş da olabilir. Ben Pe\;gamb aşlayarak Abbâsîler’ın sonlarına kadar olan araştırma saha evletlerinin dış borçlanmaya gittiklerini tesbit edemedim. B borçlanmaya gidildiği olmuştur.
Mekke'nin fethini müteakip günlerde Huneyn savaşı ygamber, Mekke zenginlerinden toplam 130.(XX) dirhen ıh gömlek ödünç almış ve harbin bitiminde de bunlan heı nber gene aynı şekilde kendisine tâbi Hıristiyan Necrar aşmada; oraya yakın Yemen bölgesinde bir isyan veya \ ide, gönderilen elçilere teslim edilmek üzere ödünç olar t ve 30 da deve vermelerini, bu antlaşmanın bir madd iaddeye göre bu harp levâzımı ve eğer diğer şeyler rın hepsi de onlara sonunda iade edilecektir^. Biz F unda ve o zaman değilse Ebû Bekir dönemindeki adı yalana peygamberler ve riddet isyanlarında bu mac ini bilemiyoruz. Ancak ihtiyaç durumunda elbet buna asında da biz onun, birisinden hnrr bîr
rç alıp alamayacağı ise daha sonra İslam hukukçnlau avva^mvAa ta\t>^\lmn* bunu Zekât bölümünde “Zekât Heızînesinı Ek'»rçlandı\ ma t'a^kü^ \.,v na almıştık.
Cehbez başlığı altında gördüğümüz gibi, Abi^âsileı dont'muivlo hakle I ir (908-932 m) zamanından başlamak üzere de\.lei, bu kiMin \ e\U iU\ n» linat göstererek çok güçlü durumda olan gayii muslım cehl'edenU n a alma yoluna gitmiş ve hatta o dönemde daha da ilen gulıU ıek nnlad» arasında, çok daha sonraları ortaya çıkan i/k merkei* fHiakvi/aMmu U ' jında olduğu gibi, ortak bir dîvan kurulmuştu Burada ;?u unutulmama ün bunlar bir iç borçlanmadır ve alacaklılar, devletin v>wu mumlun tel 1 olsalar dahi bunun için bir faiz ödemek söz konusu olmanuştıı
Dış devletlerden borç ve faizli kredi alma: Hış devletleulen v« uluşlardan borç ve kredi alma konusuna gelince, karşı taıahn nuwluı ması durumunda bu borçlanma, faizli muamelelen gündeme »u'hd lu ilerde kendi başlığı içinde ela alacağız.prefabrik ev fiyatları yazdı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder