2 Eylül 2015 Çarşamba

prefabrik ev satışı fiyatları ve osmanlı harbleri

prefabrik ev satışı fiyatları ve osmanlı harbleri 



tılara ilgisizce seyirci kalmadı ve onlara, sonraki yürüyüşler-jj jtyada deve verileceğini vaat etti. Yaklaşık yirmi beş kilomet-(flik bir yürüyüşün ardından, saat birde El-Ariş’e vardık. Oradaki karargâha yaklaşırken, Sadrazam’ı, sadece bu amaçla gelmiş olan [liiyük bir asker birliğinin başında, Tahir Paşa karşıladı. Çadırları-jıızı kalenin kuzeyine doğru, deniz kıyısına yaklaşık 800 metre ka-(iar mesafede, çıplak kumun üzerine kurduk. Birkaç gemi demirli jpyordu ve bunların mürettebatı erzak, arpa, vb. kargolarım ka-taya çıkarmakla görevlendirildi. El-Ariş’te arpa kırk paraya satılıyordu. Ebukir’den yeni gelen Türk savaş gemileri de limanın açı-jında demir atmıştı.
El-Ariş’te karargâh kuran askerler, geçtiğimiz on beş gündür |)jçbir salgın hastalıkla karşılaşmamış olduklarından sağlıklıydı. Oraya varmamızın üzerinden çok geçmeden, Tahir Paşa’yı görme-vcgirtim; birlikte kahve içtik ve kendisi karargâhımıza bizi çok kşnut edecek hazır erzak gönderdi. Dağlara son zamanlarda dü-jfn yoğun yağışların sağladığı mükemmel su da verildi. Çevremizdeki arazi, şurada burada öbekler halinde büyüyen çalılarla beneklenmiş yüzeyiyle, neredeyse tümüyle kumdan ibaretti. Hisarı hâlâ ayakta duran harabelerin yakınındaki El-Ariş köyü, zaptettikten sonra, köyü süsleyen hurma ağaçlarının neredeyse tümünü kesmiş olan fransızlar tarafından tahrip edilmişti. Denize dört kilometre mesafedeydi. Karargâhımıza, Kıbrıs’tan gelen ticaret gemilerinin jerirdiği ve aşırı derecede pahalı portakallar, limonlar, kuru üzüm-Mwu incirler ve diğer meyveler tedarik edildi. Ama soğan dışın-hiçbir sebze bulunmuyordu.
Vezir ayın 31’inde, ordunun o sırada bulunduğu araziden hızla »nlması için gereken önlemleri aldı. Gazze’de yapılan planlara askerler bundan sonra üç kol halinde ilerleyecekti.
Kendilerine bundan sonra yapılacak su, peksimet ve arpa teda rikiyle ilgili şikâyetlerini tartışmak üzere bir toplantı yapan Arna, vutların taleplerinin sonucu olarak, Sadrazam askerleri için aşağı, daki kuralları getirdi: Birincisi, kaçınılmaz olarak zorunlu görülen çadır veya denklerin dışında, yürüyüşte hiçbir yük taşınmayacak-tı. İkincisi, o an için gereksiz olan tüm çadır ve yükler ordunun peşinden gelecekti. Ve, son olarak, develer sadece su, arpa ve peksimetle birlikte zorunlu çadırların taşınmasında kullanılacak ve belirli oranda bir yükün orduya eşlik etmesine izin verilecekti, -İtiraf etmeliyim ki, onları kızgın ve kavurucu güneşin etkilerinden koruyacak çadırlardan yoksun bırakılacak ve iklimi kanıksamış Türk askerleri gibi çok küçük yaştan beri bu sıkıntılara alışmış olmayan bizim çocuklar üzerinde bu kararların olası sonuçları kanımı dondurdu. Acı ve üzücü düşünceleri doğuran bu koşullar altında, şu anda yerine getirdikleri hizmetin doğasına ve battıklarını gördüğüm melankoliye esef ettim.
Yukarıda sözünü ettiğim günün akşamı karargâha iki bin beş yüz asker geldi. Çoğu çölün doğu kesimlerini iskân eden Araplar, “Avares” (?) idi; çölün batı kesimlerinin sakinleri ise Mağribilerdi.
Sonunda, 1 Nisan’da çadır ve yüklerin belirli bir bölümünün orduyla birlikte taşınmasına; geri kalanının da, elverişli tüm sevk araçlarıyla ordunun hareketlerini izleyecek güvenilir ve sorumlu bir kişiye emanet edilmesine karar verildi.
Sadrazam, Yüzbaşı Leake’in eşliğinde, ayın 2’sinde üç bin asker ve üç parça topla birlikte Salahiye’ye doğru yürüyüşe geçti. Tineh (?) ve Salahiye garnizonlarının çağrısı, Sadrazam’a bağlı olan Albay Hollovvay tarafından Yüzbaşı Leake’ye iletildi. Muhammed Paşa Gazze’den üç bin askeri ve dört parça topuyla birlikte karargâha geldi.
Ayın 3’ünde kampta Türk askerler arasında birçok kez ateş edildiği işitildi. Yeniçerilerin 37. ve 65. ortaları arasında şiddetli bir anlaşmazlık çıkmış; bir miktar arpa bulup sahiplenmeleri bu düşmanlığı yaratmış. Çatışmada içlerinden birkaçı öldü ve birçok Ea yaralı vardı. Bu kavga gürültü sırasında oradan geçmekte olan 5İr Arnavut da tesadüfen hafif bir yara almış. Bu adam, derhal bir-

jjghın tamamı şiddetli bir rüzgâr esti ve gözleri çok acıtan kum bulutlarını havaya kaldırdı. Saat birde, gökgürül-
şimşekle birlikte bir dolu fırtınası başladı. Öğleden sonra '^jgjrın şiddeti hafiflemedi; ama kumların yükselmesine engel Jj^ağanak hâlâ sürüyordu: Gene de, sahip oldukları itici güç fazlaydı ki, büyük kum tepecikleri ansızın başka şekiller jj,yordu. Fırtınanın gemileri El-Ariş’ten uzaklaştırması, bizi enin-jjesonunda sıkıntıya sokacak bir durumdu.
atıma atlayıp hisara gittim. Burası kare şeklinde, her bir yöresinde bir kule olmak üzere, dört kuleli bir yapıydı. Fransızla-pn yapmaya başladığı iki tabyayı tamamlamaya vakitleri olmamızı; ve kraliyet mühendislerinden Binbaşı Fletcher bunlara bazı tldemeler yapıyordu. Başlangıçta kale, şu anda harabeye dönüşmüş köyün ortasında bulunuyormuş.
Kumları havalandıran kuvvetli rüzgârlar, ayın 4’ünde de bizi rahatsız etmeyi sürdürdü. Ertesi gün, karargâhta arpa kıtlığı artık mutlak yoksunluğa dönüşmüştü, o kadar ki, El-Ariş’e geldiğimizden bu yana otlaktan yoksun kalmış olan atlar ve diğer hayvanlara verecek yem kalmamıştı. Rüzgârlı hava, açığa çekilen gemilerin dönüşünü olanaksız kıldığından. Sadrazam küçük bir miktar arpa tedariki için yaklaşık yetmiş beş kilometre mesafedeki Gazze’ye adam gönderdi.
Muhammed Paşa, sekiz bin askeri ve beş parça topuyla aynı gün yürüyüşe geçti. Ayrılmasından önce kürklü bir hilat giydirilen bbyet mühendislerinden Yüzbaşı Lacey de ona eşlik ediyordu.
Vezir’in 9’unda yürüyüşe geçeceği, akşam Reis Efendi tarafınım resmen duyuruldu. Devletlileri [sadrazam] misyona mensup 2tsızkalan askerler için on iki at gönderdi. Bir önceki gün karar-gîhta dört salgın vakası görülmüş olduğunu ondan öğrendiğimde
6’sında, bir asker vebadan öldü, bizim çadırlara uzaklığı e||-metre bile yoktu. Türklerin bu hastalığa karşı kayıtsızlığı gerçç|^ ten şaşırtıcıydı. İbrahim Bey, son altı hafta boyunca bu hastalığa kurban giden binlerce kişinin gömüldüğü El-Ariş mezarlığının üs. tüne kamp kurmuştu. Kendi çadırı mezarların bir parçasıydı!
Bu, talihsiz atların yiyecek olmadan geçirdiği dördüncü gün olduğundan, onların adına güçlü bir itirazda bulunmaya karar verdik; bunun sonucu olarak, atlara peksimet tozu ve bozulmuş pirinçlerden küçük bir miktar tayın çıkartıldı. Hayvancağızlar açlık-tan o hale gelmişlerdi ki, çevrelerinde buldukları her şeyle birlikte kendi dışkılarını ve yularlarını bile yiyorlardı. Onlardan bazıları gibi, develerin çoğu telef oldu. Kötü peksimet ve suya mahkûm olduğumuzdan, biz de neredeyse o kadar acınacak durumdaydık.
Mesajlarla birlikte gönderilmiş olan kişi, Riley, 7’si sabahı döndü. Mesajlarını bir uskunaya kumanda eden bir İngiliz subayına vermişti; fakat dönüşünde bindiği tekne kazaya uğradığından, buraya getirilmesi için kendisine emanet edilen malzeme ne yazık ki zayi olmuştu. Kapudan Paşa’nm on bin askeriyle Ebu-kir’e geldiğini; fakat Damietta’nm (Dimyat) hâlâ Fransızların elinde olduğunu bildirdi.
9’unda gerçek bir hamsin rüzgârına maruz kaldık. Sıcak ve havanın basıklığı öylesine eziciydi ki, insana olağanüstü bir bitkinlik ve baygınlık veriyordu. Başından sonuna dek atmosfer sisliydi; ve sanki harlı bir ocaktan geçip geliyormuş gibi kızgın bir rüzgâr yalıyordu vücudu. Havanın bu amansız durumunun devamı boyunca, güneydoğu, güney ve güneybatıdan esti.
Akşam kıyının açıklarında birkaç gemi belirdi, ama güneybatıdan esen hızlı ve tatsız bir esinti yüzünden demir atamadılar. Bu arada Vezir Gazze’den küçük arpa tedarikini aldı. Arpa sevkıyatına eşlik eden asker grubu, dönüşünde Bedevi Araplardan oluşan )ir çetenin saldırısına uğramış, haydutlar katırlardan birkaçım allıkları gibi askerlerden birini de öldürmüşlerdi.
Yukarıda değindiğim gemilerden beşi ayın lO’unda demir attı-r ve İstanbul’dan gelen sekiz yüz Arnavutla birlikte, büyük bir emnuniyetle karşılanan mısır tedarikini karaya indirdiler.
,. de, Salahiye’nin Tahir Paşa ile birkaç gün evvel bizim ka-*-uan aynimış askerlerin eline geçtiği haberi geldi. Türk kuv-il, yaklaşması karşısında, yaklaşık beş yüz kişi kadar olan / darın Kahire’ye doğru çekilmelerini hızlandırdıkları anlaşı-Ayrılmadan evvel, Salahiye’nin içinde yaptıkları işleri tah-binaları ateşe vermişlerdi.
''Vaiaig^ba gelen ve Vezir’e teslim olan bir Fransız asker kaça-^ pinıyat’tan dört gün önce ayrıldığım, Tineh’den (?) tek başına ll'yayan yol aldığını ve üç gündür susuz olduğunu anlattı. Dim-^^ı’ıakiFransızlan, burayı terk etme bahanesi vermesi dolayısıyla, ijjflc ordusunun yaklaşmasına sevinecek kadar korkunç şartlarda jjrak betimledi.
Sâlahiye’nin zaptı dolayısıyla karargâhta bir selam atışı yapıldı, jijntBritanya kuvvetleri başkumandanının sorumluluğuna verildi.
Ogece, dağlara kaçan sürücüleriyle birlikte develerin büyük bö-lıiınünü kaybettik. Bu talihsiz olay, El-Ariş’den hızlı ayrılışımız bu jjrumda olanaksız olacağından, orduyu büyük risklere ve çok cid-igüçlüklere sokacağa benziyordu. Peşlerinden 13. süvari birliği gönderildi. Böylelikle, yukarıda değindiğim kayıp, ara sıra baş gösteren erzak sıkıntısı, veba ve Türk askerleri arasında sıkça görülen çbvgalarla birlikte, çölde o yapayalnız ümitsizliğimiz içinde, aratanda salgın hastalık, kıtlık, muharebe, cinayet ve ani ölümün sa-ûbileceği bir dizi tehditkâr kötülükle kuşatılmış kalakaldık. Açıkta birkaç gemi demirliydi. Bunlardan son fırtınalarla açıktan sürüklenen bir kısmının, yakın kıyılarda kazaya uğradığı bil
Mısıryüklü gemilerden hatırı sayılır bir bölümü 14’ünde demir amaya geldi. Çölü daha kolay geçmemizi sağlamak üzere, yedek Çiklarm ve ağır yüklerin deniz yoluyla Tineh’e (?) gönderilmesi Ulaştırılmıştı, Bu amaçla on bir çadır ve bu görevi yerine getirmekte kaçınılmaz olarak gerekli sayılmayacak eşyalar, Poster top-Psü ve hizmetlerine o arada ihtiyaç duyulmayacak tüm sivil zana-^ikarlarla birlikte, oraya gidecek bir Türk gemisine yüklendi. Bir-'kiçin sadece beş çadır alıkonuldu. Vezir ve yüksek rütbeli Türk %lar, Tineh’e (?) gidecek topların ve mühimmatın yüklenmesi-
544 OSMANLI HARPLERİ
ne nezaret etmenin yanı sıra, arpanın karaya indirilmesinden kaynaklanabilecek kargaşayı önlemek üzere, kıyıya gitmişlerdi. Karargâhta yaşanan böyle sıkıntılı bir dönemin ardından, askerlerin tedariklerin indirilmesi konusunda büyük sabırsızlık göstereceklerini varsaymak doğaldı.
Sürücüleri tarafından alınıp götürülen develer hâlâ ortada yoktu. Gelgelelim, 15’inde, cömert bir hediye almasının ardından, develeri ve halkıyla birlikte yola koyulan bir Şeyh tarafından bu hayvanlardan iki yüz kadarı getirildi...
Teğmen Milne’nin kumandasındaki bir İngiliz uskunası 17’sin-de vardı; mesajlarla birlikte Binbaşı Missett de uskunayla gelmişti. Bu kanaldan, önceden Britanya ordusunun çıkartılmasından önce, denizdeki bir keşif grubunda mühendislerden Binbaşı McKerras’ın öldürüldüğünü, Binbaşı Fletcher’ın da esir alındığını öğrendik. Yedi bin askerlik bir Fransız donanmasının Toulon’dan İskenderiye’ye gelmesi bekleniyordu. Bu donanmaya bağlı firkateynlerden olan L’Africaine, Yüzbaşı Barlovv’un kumandasındaki İngiliz firkateyni Phoebe tarafından ele geçirilmişti. Albay Spencer kumandasındaki İngilizler ve Kapudan Paşa ile Türkler, hızla düşmesi beklenen Reşid önlerindeydi.
İki İngiliz kumandanına mesajı kara yolundan bir Arap götürdü; Sadrazam da Muhammed Paşa’ya, Britanya ordusuyla birlikte harekete geçmesi için bir Türk süvari birliği göndermesi emrini yolladı.
19’u sabahı saat altıda borazan yürüyüşe hazırlan komutunu verdi. Develer azaldığı için. Vezir sadece Türk ordusunun bir kısmıyla ilerleyecekti. Aynı nedenle, misyona mensup birlikten Ve-zir’le birlikte yola çıkacak olanlar da Albay Hollovvay, Binbaşı Hope, sekreter Bay Whiteman, teknik ressam Bay Pink, ben, bir çavuş ve beş askerle kısıtlıydı. Diğerleri, yük hayvanları bulunur bulunmaz, Türk ordusunun geri kalanıyla birlikte peşimizden geleceklerdi. Develeriyle birlikte firar etmeleri ihtimali olduğundan, çölü geçerken deve sürücülerine göz kulak olunması yönünde katı emirler verildi -bu, çölü geçerken ordunun tamamım riske atabilecek bir felaket olurdu...
^ karargâhtan öğleyin ayrıldı; öğleden sonra saat üçte /^iJçıktık. Biz ayrılmadan önce, Binbaşı Missett, Sadra-Albay Hollovvay’e getirmekle görevlendirildiği mesajla-birlikte, Ebukir’e doğru yola koyuldu, jpf”! kıyısı boyunca son derece hoş iki saatlik yürüyüşten son-j^lerin çölün geri kalan kısmını aşmak üzere yola çıkma* suyunu tedarik ettiği Mesudiye kuyularına vardık. Çev-(,e bir mesken ne de bir sakinin emaresi görülüyordu; çorak ^^lafin yüzeyini biraz olsun çeşitlendirecek çalı çırpının bile izi Azıcık kahve ısıtabilmek için, birkaç kurutulmuş sebze güç turulabildi. Ama her nasılsa gene de, kumda 60-100 san-^etre derinliğinde kuyular kazarak kolayca su bulunabiliyordu:
prefabrik ev satışı fiyatları
düzce kiralık daire : düzce kiralık daire kiralık daire : kiralık daire düzce merkez kiralık daire : düzce merkez kiralık daire düzce kiralık daire 1+1 : düzce kiralık daire 1+1 düzce eşyalı kiralık daire : düzce eşyalı kiralık daire düzce kiralık daire metek toki : düzce kiralık daire metek toki düzce kalıcı konutlar kiralık daire : düzce kalıcı konutlar kiralık daire düzce günlük kiralık daire : düzce günlük kiralık daire düzce emlak : düzce emlak düzce satılık daire : düzce satılık daire düzce satılık daire sahibinden : düzce satılık daire sahibinden düzce merkez satılık daire : düzce merkez satılık daire düzce satılık daire toki : düzce satılık daire toki düzce satılık daire kalıcı konutlar : düzce satılık daire kalıcı konutlar düzce satılık ev : düzce satılık ev düzce satılık dükkan : düzce satılık dükkan düzce satılık arsalar : düzce satılık arsalar satılık arsalar düzce : satılık arsalar düzce satılık arsalar : satılık arsalar sahibinden düzce satılık arsa : sahibinden düzce satılık arsa düzce günlük kiralık daire merkez : düzce günlük kiralık daire merkez sahibinden günlük kiralık daire : sahibinden günlük kiralık daire sahibinden günlük kiralık daire düzce : sahibinden günlük kiralık daire düzce düzce günlük kiralık daire : düzce günlük kiralık daire

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder