21 Temmuz 2015 Salı

replika saat ve insan varlığı99

 replika saat


replika saat ve insan varlığı99 sizlere en güel bilgileri yazan replika saat çok çalıstı ve replika saat dediki yanıyabilccck farklılaşmış bireşimlere [complexe] bölünmesi için, olumsuzlattu 1 başka şeyler arasından bir şey olarak değil de büyük varlık kitlelerinin şeyler h.l İmde düzenlenişini ve paylaştırılmasını yöneten kategoriyel bir başlık olarak ot, laya çıkmalıdır. Böylece insanın “kendisini kuşatan” varlığın ortasında ortaya çt. kışı, bir dünyanın keşfedilmesini sağlar. Ama bu ortaya çıkışın özsel ve öncelik li anı, olumsuzlamadır. Böylece bu çalışmanın ilk sonucuna ulaşmış oluyona insan, hiçliğin dünyaya gelmesine aracılık eden varlıktır. Ama bu sorun heme peşinden bir yenisini getiriyor; insan kendi varlığı içinde ne olmalıdır ki, hiç^ onun aracılığıyla varlığa gelebilsin?
\ürlık varlıktan başkasını doğuramaz ve eğer, insan bu doğurma süreci içi de kapsanmışsa ondan yalnızca varlık çıkacaktır. Eğer insan bu süreci sorgu yabilmek, yani onu soru haline getirebilmek zorundaysa, onu bir bütün ola gözünün önünde tutabilmesi, yanı kendi kendisini varlığın dışına koyabiln ve böylece varlığın varlık yapısını zayıflatabilmesi gerekir. Bununla birlikte, 1 şısma yerleştirilmiş olan varlık yığınını geçici süreyle bile olsa yok etme gücü san-gcrçekliği”ne verilmemiştir. Onun değişime uğratabileceği şey, bu var' olan munascbed’dir. “İnsan-gerçekliği” için, tikel bir varolanı devreden çıkan kendi kendisini bu varolana kıyasla devreden çıkarmaktır. Bu durumda o \ lana erişimsizdir, o varolan, eriminin dışındadır; varolan ona etkiyemez, çt insan-gerçekliği bir hiçliğin ötesine fpar-delâ un neant] çekilmiştir. İnsan-geı liğımn kendini yalıtacak bir hiçlik ifraz etme imkânına. Stoacılardan sonra cartcs da bir isim vermiştir; bu isim, özgürlük’tür. Ama özgürlük burada bit etikten ibarettir. Sorunun
ıımncnıcmiz ve şimdi kendimize şunu somı;ımı/ )>i m l-ıı I f, , özgürlük aracılığıyla gelmek zorundaysa, insan o/gınlngn ,,ı olmalıdn /
Özgürlük sorununu bütün genişliği ıvnulc de alnıal' ',n avau,,.üa hi/,n, K.m mümkün değil'“. Nitekim, buraya kadar soylediMnımı/, o/yinln'^nn, futm mm yalıtılmış bir biçimde düşünülebilecek vc bcinnlrnr|„|n ek yn,.,, oimadı-gını açıkça gösteriyor. Bizim tanımlamaya çalışmış oldıığıııniı/ yy (mjıgm go-nınmcsinı koşullandırdığı ölçüde insanın vaıiığıdn vc bu vadık bı/ı- o/gm)nk ob-ral< göründü. Böylece hiçliğin hiçlenmesinin gcıcidı koşulu olaıak o/gmlnk, çeşitli özellikler arasından insan varlığının özüne dc aıi oha ak lat a/rllth değildir Basen daha önce belirttiğimiz gibi, insanda, vamluşım ö/k- olan mnnav'b<-ıı dünyadaki şeyler için olduğu gibi değildir, insanın özgnılnğu insanın o/unden önce gelir ve onu mümkün kılar, insan varlığının özu, onun o/gn/lnğn içinde askıdadır. Dolayısıyla bizim özgürlük dediğimiz şeyi “insaıı-ğcıçcklığr'ınn vör/ığmdan ayırmak imkânsızdır. İnsan, hiçbir şekilde, daha sonra ir/.yur olmak için önce olmakta değildir, insanın varlığı ile “özgür oluşu" arasında laik yoktur 'şu halde, ancak insan varlığının kesin bir şekilde aydınlatılması ışığında lastarnarn de alınabilecek bir soruna, burada doğrudan yaklaşmak söz konusu olamaz; ne var kı, özgürlüğü, hiçlik sorununa bağlı olarak ve yalnızca onun görünmesini koşullandırmasının kesin ölçüsü içinde ele almak zorundayız.
Açıkça ortaya çıkan ilk şey, insan-gerçekliğinin, (eğer doğası gereği kendi kendisinden kopuş değilse) kendini -soruyla, yöntemsel şüpheyle, kuşkuculardaki şüpheyle, etto/ii yle*, vb.- dünyadan kopartamayacağıdır Yargılanmızı askıya alma imkânını bizim adımıza talep ederek şüpheyi özgürlük üzerinde kuran Descar-tes’ın-ve ondan sonra da Alain’in-görmüş olduğu şey budur. Hegel de bu anlamda, dolayım olduğu, yani Olumsuz olan olduğu ölçüde, tının özgürlüğünü olum 1ar Ve esasen insan bilincinde bir çeşit kendinden çıkış/kaçış [dehappemem â sc
i]görmek çağdaş felsefenin eğilimlerinden biridir; lleitlegger'de aşkınlıgın anlar budur; aynı biçimde, Husserl ve Brentano’nun yönelimsellıği de birçok bakımd bir kendine sığmama özelliğine sahiptir. Ancak özgürlüğü henüz bilincin içya* olarak ele almayacağız: şimdilik, bu girişimi başarıyla sonuçlandırmamıza im verecek araçlara ve tekniğe sahip değiliz. .Şimdiki halde bizi ilgilendiren şe; mansal bir işlemdir, çünkü sorgulama, tıpkı şüphe gibi, bir davranıştır: insar
hgmın, önce varlığın bağrında bulunmasını vc soma lıMcylci |„, kendini oradan koparmasını varsayar. Şu halde bur.ula lılvlnıieni,, ele aldığımız şey, zamansal bir süreç boyunca kendi ık' ol.m munasehınn^'^N â soil. Sadece sunu göstermek isliyoruz: bilinç son.suz bir ııc-deıiscllik
deşleştirilırse bir varlık doluluğuna dönüştürülmüş olur ve hu yokh,
determinizmin evrensel determinizmden aynşabılmc'k ve keıuliııi ayrı birdi^j H rak oluşturabilmek için harcadığı çabaların beyliüdelı/3;inin ile işarei eiiıfti "
birinin odası, bir zamanlar kanştırdıgı kitaplar, dokunduğu nesneler, aslında di kendilerinde kitaplar'dan, nesneler'den, yani içi dolu güncelliklerden başkay şey değildirler; geride bıraktığı izler bile, ancak dünyayı terk etmiş kişinin esasçJ namevcut olarak ortaya konduğu bir durumun içinde, ondan kalan izler olaraJ deşifre edilebilirler; kıvnlmış, yapraklan yıpranmış olan kitap, kendi kendisinde Pierre’in kanştırmış olduğu, artık kanştırmadıgı kitap değildir: eger onu algımıt,] mevcut ve aşkın motivasyonu ya da hattâ, duyulur izlenimlerimin sentetik vedû.j zenlenmiş akışı olarak düşünürsek, bu kitap, açık ve yıpranmış sayfalarıyla birdlt.j tir, ancak \'e ancak kendine ya da mevcut nesnelere, onu ayılmlaian ışığa, üsiûn-j de durduğu masaya gönderme yapabilir. Platon’un, P/uiidon'da yaptığı gibi, artık: yaşamayan birine ilişkin bir imgeyi, onun dokunmuş okluğu lirin ya da kitaranın algısı eşliğinde görünür kılacak, bitiştirici bir çağrışıma [associationl başvurmak hiçbir şeye yaramaz. Bu imge eğer kendi kendisinde ve klasik teorilerin zihniyeü içinde düşünülecek olursa, belli bir doluluktur, somut ve olumlu bir psişik olgudur. Bunun ardından, onun hakkında iki yüzü olan olumsuz bir yargıda bulunmak gerekir: öznellik düzleminde bu imgenin bir algı o/mtu/ığmı söylemek gere kir — nesnel yönden de imgesini biçimlendirdiğim o Pierre’in şu anda burada ol duğum olumsuzlamak gerekir. Bu, Taine’den Spaier'e kadar, nice psikologu uğra; tiran, o çok ünlü, hakiki imgenin özellikleri sorunudur. Çağrışım, görüldüğü gib sorunu ortadan kaldırmıyor: onu düşünümsel düzeye iteliyor. Ama her türlü şıl ta, çağnşım bir olumsuzlama talep eder, yani, en azından, öznel fenomen olan kananan imge karşısında, onu tam da öznel bir fenomenden ibaret olan gibi c taya koymak için, bilinçten hiçleyici bir mesafe alma talep eder. Oysa, başka l kitabımda'' göstermeye çalıştığım gibi, eğer imgeyi önce yeniden doğan bir al
jp,.|ı r|)lıon rcnaıssanlcl olarak oı laya koyarsak, onu daha sonra güncel algılardan lyıi^iırmak radikal bir bicinulo imkansın: olur İmge, bızaiihi yapısı içinde hıçleyı-^1 İm U'z içermek zorundadır lmg,ı- nesnesini basha yerde varolan ya da varolma^ vıifi gıl'" onaya koymak sııreiıç'le kendini imge olarak kurar. İkili bir olumsuzlama İlişil kemimde: önce, dünyanın hıçlenmesidır (imgede imlenen nesneyi güncel al-j!i nesnesi halinde mevcul olarak sunacak olan dünya olmadığından); sonra da, ıııigonın nesnesinin hiçlenmesi (güncel olmayan olarak onaya konulduğundan) ve ^lynı anda da kendi kendisinin lıiçlenmesidir (somut ve yoğun bir psişik süreç olmadığından). Benim, Pierrc’m o odadaki namevcudiyeıim kavradığımı açıklamak jı^ın, Ilusscrrin, çoğunlukla algının kurucuları olan o ünlü “içi boş yönelimle-ıı'nden medet ummak beyhudetlir. Aslında farklı algısal yönelimler arasında motivasyon münasebetleri vardır (ancak motivasyon, bir şeyin nedeni olma değildir) ve hu yönelimler arasından bazıları doludur, yani hedef aldıklan şeyle dolmuştur, hanları da boştur. Ama boş yönelimleri doldurması gereken madde lam da olma-ılığı için, bu yönelimleri yapıları içinde motive eden şey o madde olamaz. Ve öteki yönelimler de dolu olduklarından, onlar da aynı biçimde, boş yönelimleri boş okluklarından motive edemezler. Esasen bu yönelimler, psişik doğalardır ve onları şeyler gibi düşünmek, yani önceden verilmiş ve duruma göre boş ya da doldurulmuş olabilecek ve doğaları gereği boşluk ya da doldurulmuşluk hallerine ilgisiz kalacak kaplar gibi düşünmek hata olur. Husserl bu şeyci yanılsamadan [illusion chosiste) pek de kurtulabilmiş gibi görünmüyor. Bir yönelim, boş olmak için, kendi kendisinin boş olduğunun ve özellikle de hedeflediği belli maddeden yoksun olduğunun bilincinde olmalıdır. Boş bir yönelim, maddesini nasıl varolmayan olarak ya da namevcut olarak ortaya koyarsa, tam o ölçüde kendi kendini boş olarak oluştumr. Kısacası, boş bir yönelim, mevcut olmayan ya da varolmayan olarak ortaya koyduğu bir nesneye doğru kendini aşan bir olumsuzlama bilincidir. Böyle-ce, Pıerre’in namevcudiyetini nasıl açıklarsak açıklayalım, bu name\cudiyel saplanmış ya da hissedilmiş olmak için olumsuz bir uğrak olmalıdır ve bilinç o uğ rakıadaha önceki her türlü belirlemenin yokluğunda kendi kendim olumsuzlam olarak oluşturmalıdır. Yaşadığı odaya ilişkin algılarımdan yola çıkarak artık o od da olmayan kişiyi tasarlarken, kesin olarak, daha önceki hallerden hiçbirinin belirleyebildiği ne de motive edebildiği bir düşünce ediminde bulunmak, kısa sı, kendi kendimde varlıktan bir kopuş gerçekleştiiTnek zorunda kalırım. Varo’replika saat sizler icin sundu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder